ROMAN ÜZERİNE BEŞ DERS 

“Roman on sekizinci yüzyılda ortaya çıkmıştır ve insan hayatının düzyazısıdır.” Roman hakkında, son derece kısa olan bu cümle bile birkaç yanlışı veya tartışmalı meseleyi içinde barındırır. Öncelikle romanın on sekizinci yüzyılda ortaya çıktığı tartışmalı bir konudur. Ian Watt’ın düşüncelerini izleyen böylesi bir yargıya pek çok edebiyat tarihçisinin katılmayacağını tahmin edebiliriz. İkincisi, her romanın düzyazı olmadığını da eklememiz gerekir. Romanların sadece nesir şeklinde yazılabileceğini söylemek Yevgeni Onegin’in bir roman olmadığını iddia etmektir. Keza bireyi ele alan birçok başka eser de bulunmaktadır: Örneğin Chaucer’ın Canterbury Tales’i yemek pişirebilen zürafaları veya konuşan hamamböceklerini değil “sıradan” bireyi (bireyleri) ele alır. Öyleyse roman, tarihi ve biçimi itibariyle pek ele avuca gelir bir tür değildir. Beş haftalık bu seminerler, alternatif yorumlara bu denli açık olan roman türünü ve “romanın yükselişi” hakkındaki kuramları ele alacaktır. Seminerlerde işlenecek romanların bazıları şunlardır: 

Daniel Defoe – Robinson Crusoe 

Jonathan Swift – Guliver’in Gezileri 

Charles Dickens – Büyük Umutlar 

D.H. Lawrence – Oğullar ve Sevgililer